Öyle bir özür ki
akrebin dilediği, kabahatinden büyük yelkovanın… Zihnimin koridorlarında volta
atarken geçmiyor zaman, tül gibi, ipince… Avazım çıktığı kadar sustuğum gecelerde,
ıpıslak bir çığlık tütüyor kulaklarımda. “sen” diye haykırıyor küçük dilim.
isyana gebe bırakılmış ezgiler uçuşuyor parmaklarımın ucunda. Parmak izlerimi
bırakıyorum, sana çıkan yollara döşediğim melodilere. Bir manzara resmine en
güzel, en derin anlamını kırmızı gibi, beyaz gibi, biraz gül, bir dünya
gelincik… Sabah kalktığımda aynadaki gülen, umutlu yüzümü görmek; taptaze bir
yaşama merhaba demek, sıcak bir günaydın; vaat edilmiş topraklar gibi bereketli
ve kutsal her şey, sana ulaşmanın eşiğinde. Şiirler yazmak, mısralar düzmek
yetmiyor sana dokunmaya çalıştığım düşlerin kuytuluklarında. Doğa çıldırmış bir
sevinçle sen kokuyor. Yaptığım her iştesin; söylediğim her sözde, baktığım her
gözde sen varsın.
Derdim günüm sensin,
İşim gücüm sen…
Derdim günüm sensin,
İşim gücüm sen…
Umut... 2 yazısını bu kadar kişi merak etmiş!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder