24 Ocak 2012 Salı

Bu yazıyı da unut unutabilirsen.

          Unutmak tükenmektir diyordu kocaman bir pankartın üzerinde çünkü unutmak tüketmektir. Unutayım mı seni, tüketeyim mi ve senli cümleleri birinci tekil şahsa çevirdiğimde tükeneyim mi? Bilemiyorum ve bu bilememek halim sebebi değil mi herşeyin, yoksunluğumun müessibbi bilememezliğimdir.
Unutmalıyım seni öyle diyor dinlediğim her şarkı, okuduğum her text senden koparmaya çalışıyor beni ve son iki parmağım yapışmışken paçana herkes parmaklarımı çekiştiriyor. Ben her zamankinden iddialı bir söz yazıyorum duvara, seni hiç kimse benim kadar sevemeyecek, sen beni sevdiğinden daha çok sevsen de birini...


          Her ağaç bir yürek yanması bu dünyada ve benim minik bir korum var, her ağaç kalbine ortak etmek birini senin koca ormanın emsalsiz benim minik korumun yanında. Alışamadım yaşamaya, hala bir kök salamadım toprağa. Yaşım yirmi yedi, yirmi yedi senedir nefes alıyorum yirmi senedir okuyabiliyor 10 senedir kadınları taparcasına sevebiliyorum. Hala başına buyruk bir meltemim, geceleri şehri dolaşan bir hayaletim. Bir vakit senin saçlarına dolanmış, odanın duvarlarını yalamıştım bazı geceler. İnsanlar var ve insanlar doğuyor tıpkı çınarlar gibi atıp köklerini toprağa sımsıkı sarılıyorlar hayata ve ölüyorlar ama eninde sonunda. Bak ben ölemiyorum, topraktan sular çekemiyorum ve demen gerektiği gibi yaşayamıyorum ki ölmeye hakkım olsun. Bu asrın adamı değilim diyordum bir zamanlar şimdi hiçbir asrın adamı olmamaya evrildim. Unutmak için kökü olmak gerekiyor, kocaman bir kökle bağlanmak bu hayata tıpkı senin gibi, işte bu sebepten unutamıyorum.


          Kim hakeder bu dünyada unutulmayı ki sen hakedesin, kim birini unutma hakkına sahip ki seni unutayım, seni unutabileyim. Yüzünü ve kokunu ve tenini ve sesini unutturur bana sırrını çözemediğim zaman da seni bana ne unutturabilir. Gündüzleri güneşe bakar hatırlayamam belki seni de gece ay yüzünü gösterdiğinde, nasıl unutayım ay yüzünü. Pılımı pırtımı toplayıp ve kanatlarımı çekip terketsem seni ve şehri hüznünü gömerim belki bir kayıp şehre ama gülüşün bir ruh gibi girdiğinde gece yatağıma nasıl unutacağım kahkahalarını.


          Bir tangoya benziyor unutmak. Dans etmek hayalinle sevişircesine, kendini kaybedercesine ve tutkuyu hakettiği tahta oturtarak. Ben seni unutmak için sevmedim ki unutayım. Tükettiğim gençliğim, hayallerimi yakarak tükettim, resimlerinle maziyi tüketiyorsam da daha ben tükenmedim var olamadığım bir denklemde yok olamadığımdan tükenemedim, tükenemdiğimden unutamadım seni.


          Gözlerinde saklı büyüyü ilk ve tek ve son ben gördüğümden, benimsin sonsuza kadar. Başka denizlerde şişirsen de yelkenlerini, gözlerin başka sabahlara açılsa ve saçlarını başka taraklar da tarasa benimsin. Ruhun ruhumla iç içe, ilk nefesimi senin ciğerlerinle aldım ben; Tanrı adını adımın yanına koyduysa ruhunu üflerken o bedene ve ben seni ilk sevdiysem eğer ya benimsin sonsuza kadar ya lanetlendi ruhum. Harlanmış bir ateşim artık sönemem, çığlarla kopan bir fırtınayım dönemem, gözünden akan yaşım yüreğine duramam. Ben sana yazıldım sen yüreğime işlendin unutamam.


          Unutmak zor ama unutursun diyen şairlerin kalemine kan damlasın, unut ki yeniden doğasın diyen bilgelerin ilmini lanetlesin şeytan, unut da şafağı gör diyen dost şafaklar göremesin. Ben sonsuza kadar yaşayacağım unutmazsam, yaz bir post-it e ve yapıştır o çerçeveye unutmazsam sonsuza kadar yaşayacağım. Ufkum, idrakinde patlayan bir tomurcuk, sen çok uzun yaşamayı isterdin bak ben sana sonsuzluğu anlatıyorum. Unutmamak, tükenmemek. Tükenmemek sonsuzluğu solumak. Ay yüzlü bakışlarınsa sır, nefesin alev. Ben sonsuza kadar yaşayacağım unutmayarak, senin elinde bir kazma ve ilk darbeyi unuttuğun gün vuracaksın mezarına. Ben seni gömemedim, yakışmıyordu kara toprak sana, sen nasıl kelebekler gibi koşuyorsun yok oluşa?
Bu yazıyı da unut unutabilirsen. yazısını bu kadar kişi merak etmiş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder